ABD’nin Türkiye’nin SİHA’sını düşürmesiyle ilgili iktidarın tavrını eleştiren Ahmet Akın, "SİHA’mızı düşüren ABD’ye ‘Sizin PKK’nın yanında, yakınında ne işiniz var’ diye neden sorulmuyor? Biz bu haberi, Pentagon yetkililerinden öğrendikten sonra ‘Aman ABD’yi kızdırmayalım’ diyerek hareket edilmesini asla ve asla doğru bulmuyoruz” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Akın, şunları söyledi:
<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/GEH5MvIA66U?si=YaOpgcQJkXY25GhS" title="YouTube video player" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
“EMEKLİLERİMİZ, YENİ YASAMA YILINDA DÖRT GÖZLE DÜZENLEME BEKLİYORDU AMA OLMADI”
“Parti Sözcümüz Sayın Faik Öztrak, NATO-PA Genel Kurulu’na katılmak için yurt dışında olduğundan Merkez Yönetim Kurulu’muzun (MYK) bugünkü toplantısına ilişkin değerlendirmeleri ben yapacağım. Bugün MYK’mizin gündeminde AK Parti yönetiminin neden olduğu ekonomik buhran, bu buhranın başta emeklilerimiz olmak üzere vatandaşlarımıza yaşattığı sorunlar, hayat pahalılığı, çocuk açlığı, okul yemeği, üniversite öğrencilerinin barınma ve beslenme sorunları, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, parlamentonun gündemi, partimizin kurultay süreci ve 6 ay sonra yapılacak yerel seçimler vardı. TBMM yeni yasama yılı 1 Ekim’de başladı. Hükümetin bakanları, 1 Ekim’den sonra çoğu açlık sınırının altında olan emekli aylıklarına ilişkin bir düzenleme yapılacağını açıklamışlardı. Emeklilerimiz, yeni yasama yılında dört gözle bu düzenlemeyi bekliyordu ama olmadı.
“‘EMEKLİLERİMİZİN SORUNLARIN KONUŞALIM’ DİYEREK PARLAMENTOYA GETİRİLEN ÖNERGELER, AK PARTİ VE MHP MİLLETVEKİLLERİNİN OYLARIYLA REDDEDİLDİ”
Bırakın bir düzenleme yapılmasını, ‘Emeklilerimizin sorunların konuşalım, bir çözüm bulalım’ diyerek parlamentoya getirilen önergeler, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla maalesef reddedildi. Saray ve ortağı; vatandaşın halini görmediğini, sesini duymadığını vatandaşın gerçek sorunlarıyla ilgilenmediğini bir kez daha göstermiş oldu. Hafta sonu partisinin kongresinde konuşan Erdoğan da hayat pahalılığı altında ezilen işçileri, memurları, emeklileri enflasyona ezdirmediklerini anlatırken emeklilerimize ilişkin somut hiçbir açıklama yapmadı. Yine “inşallah” diyerek sadece memur emeklileri için bir çalışma yaptıklarını söyledi. Oysa emeklilerimiz her gün artan fiyatlar karşısında, adeta hayatta kalmak için mücadele veriyorlar. Bugün milyonlarca emeklimiz, 7 bin 500 liralık aylıkla, açlığa mahkûm yaşıyor.
“EMEKLİ AYLIKLARINDA GEREKLİ ARTIŞI SAĞLAMAZSANIZ EMEKLİLERİMİZ YILBAŞINA KADAR NE YAPACAK?”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre, seçimden önce nisan ayında, 11 lira olan bir kilogram patatesin fiyatı, bugün 19 lira 30 kuruşa çıkmış durumda. Bir kilo etin fiyatı 294 liradan 365 liraya gelmiş yükselmiş. 7 bin 500 lira aylık alan emekli amcalarımızın, teyzelerimizin bir aylıklarıyla alabildikleri patates, seçimden bu yana 293 kilo azalmış. Eylül itibarıyla açlık sınırı, 13 bin 334 lira. Gıda enflasyonunda, geçen yılın aynı dönemindeki eğilimler devam ederse açlık sınırının 2023 sonunda 15 bin liranın üzerine çıkacağını söylemek yanlış olmaz. Biz buradan bir kere daha saraya sesleniyoruz: Emeklinin bırakın yıl sonuna kadar, bir dakika daha bekleyecek hali yok. Önümüz kara kış. Meyve ve sebze fiyatları, ısınma ve kira bedelleri çok daha fazla artacak. Soruyoruz: Siz emekli aylıklarında gerekli artışı sağlamazsanız emeklilerimiz yılbaşına kadar ne yapacak, ne yiyecek, ne içecek ve evini nasıl ısıtacak? Saray, emekli maaşlarına ‘İnşallah, maşallah’ diyerek geçiştirmeden ‘Bir ay sonra, yılbaşında’ diyerek geciktirmeden hemen şimdi düzenleme yapmalıdır.
“SARAY, ASGARİ ÜCRETLİYİ ENFLASYONDAN KORUMAK İSTESEYDİ, ASGARİ ÜCRETLİNİN MAAŞININ BUGÜN 18 BİN 340 LİRA OLMASI GEREKİRDİ”
Bu iktidar ya matematik bilmiyor ya da algı yönetimiyle yarattığı ekonomik yıkımı gizleyeceğini sanıyor. Erdoğan hafta sonunda, partisinin kongresinde asgari ücreti 184 liradan 11 bin 400 liraya çıkardıklarını anlattı. Sanki bu ülkede hiç enflasyon yokmuş gibi bununla övündü. İstatistikçiler, ‘Üç çeşit yalan vardır. Yalan, kuyruklu yalan ve istatistik’ der. Rakamlar yalan söylemez ama siyasetçiler, rakamları eğip bükerek yalan söylemeye kalkabilir. Erdoğan’ın bahsettiği Kasım 2002’de bir gram altın, 16 lira 30 kuruştu. O zaman bir aylık asgari ücretle 11 gram altın alınıyordu. Bugün bir gram altının fiyatı, 1625 lira. Bugün bir aylık asgari ücretle yalnızca 7 gram altın alınabiliyor. Yani bu hesapla bakarsak saray hükümetleri döneminde, asgari ücretin satın alma gücü, 4 gram altın tutarında erimiştir. Asgari ücretle alınabilen altının neredeyse yarısı buharlaşmıştır, uçup gitmiştir. Saray, asgari ücretliyi enflasyondan korumak isteseydi, bu hesapla asgari ücretlinin maaşının bugün 18 bin 340 lira olması gerekirdi.
“DÜNYA GENELİNDE GIDA FİYATLARI, SON BİR YILDA YÜZDE 10,7 ORANINDA GERİLEMİŞTİR. BİZDE İSE TÜİK’İN VERİLERİNE GÖRE AYNI DÖNEMDE YÜZDE 70,7 ORANINDA ARTMIŞTIR”
Saray hükümeti, akıl dışı politikalarla ekonomide büyük bir yıkım yaratmıştır. Ama yarattığı yıkımda sorumluluğunu da hiç üstlenmiyor. ‘Enflasyon dışarıdan’ diyerek sebep olduğu hayat pahalılığının sorumluluğundan kaçıyor. Erdoğan, her zaman olduğu gibi bu hafta sonu yaptığı konuşmada da hayat pahalılığının tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de olumsuz etkilediğini söyledi. Peki gerçekten öyle mi? Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Küresel Gıda Fiyat Endeksi’ne göre, dünya genelinde gıda fiyatları, son bir yılda yüzde 10,7 oranında gerilemiştir. Bizde ise TÜİK’in verilerine göre aynı dönemde, gıda fiyatları yüzde 70,7 oranında artmıştır. Türkiye hem tüketici enflasyonunda hem de tüketici enflasyonunda maalesef ilk 5 ülke arasına girdi. Hükümetin yaptığı hatalar yüzünden ülkemizde, yakıcı bir hayat pahalılığı yaşanırken bunun dünyadan kaynaklandığını söylemenin gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur.
“EKONOMİYİ BEKLENTİ VE ALGI YARATARAK MI YÖNETECEKSİNİZ, YOKSA GERÇEKLERLE Mİ?”
Saray, maaşlarında düzenleme isteyen emeklilerimizi ‘Bekleyin’ diye oyalarken ekonomi yönetiminin de ülkemize yatırım yapmak isteyenlere aynı yanıtı verdiği ortaya çıktı. Merkez Bankası Başkanı, TBMM’de bir sunum yaptı. Sayın Başkan masasında, Türkiye’ye yatırım yapmak için bekleyen milyarlarca dolarlık teklif dosyası olduğunu söyledi. Sayın Başkan, neyi bekletiyorsunuz, niye bekletiyorsunuz? Bu yatırımlar neymiş anlatın, hep birlikte öğrenelim. Ekonomiyi beklenti ve algı yaratarak mı yöneteceksiniz, yoksa gerçeklerle mi? Aynı sunumda, Türkiye’nin başına bela olan Kur Korumalı Mevduata (KKM) ilişkin de pembe bir tablo çizildi. KKM için geçen yıl bütçeden 92 buçuk milyar lira; Merkez Bankası’ndan ise 89 milyar lira olmak üzere, toplam 182 buçuk milyar lira ödeme yapılmıştı. Merkez Bankası Başkanı, bu yılın ilk 6 ayında, bütçeden ve Merkez Bankası’ndan KKM için toplam 150 milyar lira çıktığını açıkladı. Ama bu hesapta sadece ilk 6 ay var. Türk lirasında değer kaybının hızlandığı temmuz, ağustos ve eylül ayları yok. Bunları gizleyerek kamuoyunu yanıltmaya da kimsenin hakkı yok.
“KARA KIŞ ÖNCESİ DOĞAL GAZ VE ELEKTRİĞE YAPILACAK HER ZAM, ENFLASYONUN ARTIŞINDA ADETA TUZ BİBER OLACAK”
1 Ekim itibarıyla sanayide, hem elektrik hem de doğal gaza yüzde 20 oranında zam yapıldı. Hükümet, ‘Enflasyonla mücadele ediyorum’ derken sanayide temel bir girdi olan enerjiye bir taraftan da zam yaparak aklımızla adeta alay ediyor. Seçimden bu yana, akaryakıt ürünlerine zam üzerine zam yapan saray, zaten başta ulaşım ve nakliye kalemleri olmak üzere üretim maliyetlerinin artmasına neden olmuştu. Şimdi yaklaşan kara kış öncesi doğal gaz ve elektriğe yapılacak her zam, enflasyonun artışında adeta tuz biber olacak. Bu zamlar üretim maliyetlerini artıracak. Üretim maliyetlerinin artması demek; çarşıda, pazarda, raflarda fiyatların da artması demektir. Vatandaşın filesine daha az meyve, sebze koyması demektir.
“SİHA’MIZI DÜŞÜREN ABD’YE ‘SİZİN PKK’NIN YANINDA, YAKININDA NE İŞİNİZ VAR’ DİYE NEDEN SORULMUYOR?”
Suriye ve Irak sınırları içerisinde bulunan terörist unsurlara yönelik operasyon icra edilirken güvenlik güçlerimize ait bir SİHA düşürüldü. SİHA’nın ABD tarafından düşürüldüğünü kendi Milli Savunma Bakanlığımızdan değil, ABD’nin Savunma Bakanlığı’ndan öğrendik. Dışişleri Bakanlığımız ise olayın üzerinden saatler geçtikten sonra bir açıklama yaparak SİHA’nın düşürülmesinin operasyonun icrasını etkilemediğini söyledi. Oysa Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, operasyondan önce, terör örgütü PKK ve YPG’ye ait olan bütün altyapı, üstyapı ve tesislerinin meşru hedef olduğunu; üçüncü tarafların PKK ve YPG’ye ait olan tesislerden uzak durması gerektiğini açıklamıştı. Terör örgütüne ait meşru hedeflere operasyon icra edilirken ABD’nin bunların yakınında ne işi var? Bu açık uyarıya karşın SİHA’mızı düşüren ABD’ye ‘Sizin PKK’nın yanında, yakınında ne işiniz var’ diye neden sorulmuyor? Biz bu haberi, Pentagon yetkililerinden öğrendikten sonra ‘Aman ABD’yi kızdırmayalım’ diyerek hareket edilmesini asla ve asla doğru bulmuyoruz. Biz gemimizin basılmasını, SİHA’mızın düşürülmesini neden başka ülkelerden öğreniyoruz? Bu sorulara, milletimiz adına hükümetten bir cevap bekliyoruz.
“ORTADOĞU’NUN KAN GÖLÜNE DÖNMEMESİ İÇİN BU SAVAŞIN DAHA DA BÜYÜMEDEN SONLANMASINI TEMENNİ EDİYORUZ”
Bu hafta sonu, Hamas’ın İsrail’e başlattığı operasyonun ardından İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla yaşanan gelişmeleri dikkatle izliyoruz. Öncelikle, Filistin halkının haklı taleplerinin yanında olduğumuzu vurgulamak isteriz. Savaşın yaratacağı yıkımda, hangi taraf olursa olsun özellikle sivillerin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunun da altını çiziyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin itidal çağrısının yanı sıra taraflar arasında kalıcı ve hakkaniyetli bir barış için uluslararası toplumla birlikte devreye girmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Savaş; daha çok acı, daha çok yıkım getirir. Ortadoğu’nun kan gölüne dönmemesi için bu savaşın daha da büyümeden sonlanmasını temenni ediyoruz.
“TEMEL BİR İHTİYAÇ OLAN BESLENME İHTİYACINI KARŞILAMAKTA ZORLANAN GENÇLERİMİZE YAPILAN MUAMELEYİ DOĞRU BULMUYORUZ”
Yeni akademik yılla birlikte üniversitelerimiz kapılarını eğitime açmaya başladı. Üniversite öğrencileri, her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir barınma sorunuyla karşı karşıyalar. Kira fiyatları cep yakıyor, özel yurtların yanına ise yaklaşılmıyor. Ekonomik buhran nedeniyle üniversite öğrencisi gençlerimizin barınma sorunları, henüz kalıcı bir şekilde çözülmemişken şimdi gençlerimizin barınma sorunlarının yanında beslenme sorunu da eklendi. Seçim öncesi, her türlü vaadi sıralayan sarayın gençlerimize yönelik ilk icraatı ikiye, üçe katlanan zamlı yemek fiyatları oldu. Üniversite yemekhanelerinde, karavana yemeğin fiyatı yüzde 200 arttı. Yapılan zamları protesto eden üniversite öğrencilerinin masaya çatal ve bıçakla vurmalarına bile tahammül gösterilmedi. Evlatlarımız yaka paça gözaltına alındılar. Gençler bizim umudumuz, geleceğimiz.
Temel bir ihtiyaç olan beslenme ihtiyacını karşılamakta zorlanan gençlerimize yapılan bu muameleyi doğru bulmuyoruz.
“BELEDİYELERİMİZ, İMKANLARINI ZORLAYARAK ÇOCUKLARIMIZ OKULLARA AÇ GİTMESİN DİYEREK SABAHLARI ÇEŞİTLİ İKRAMLARDA BULUNUYORLAR”
Hatırlayalım; anaokulu öğrencilerine verilen yemek de kaldırılmıştı. Kimse bize tasarruf diyerek bu yapılan uygulamayı savunmaya kalkmasın. Çocuklarımızın, gençlerimizin yeterli ve nitelikli besin almaları, hepimizin kırmızı çizgisi olmalıdır. Bu ülkede yatağa aç giren çocuklar, öğrenciler var. Bu bereketli topraklarda yoksulluğu geçtik, artık açlığı konuşuyoruz. Çocuklarımızın yetersiz beslenme nedeniyle bodur kalmasını konuşuyoruz. Sınavlarda kendi anadilindeki, kendi yaş grubuna uygun metinleri bile anlamakta zorlanmasını konuşuyoruz. Çocuk yoksulluğu, çocuk açlığı nedeniyle bir nesli kaybetmemiz söz konusu. Ülkemizde derin yoksulluk her gün daha da artarken CHP’li bütün belediyelerimiz, sosyal belediyecilik anlayışıyla gençlerimizin ve çocuklarımızın yanında oluyorlar. Belediyelerimiz, bütün imkanlarını zorlayarak çocuklarımız okullara aç gitmesin diyerek sabahları çeşitli ikramlarda bulunuyorlar. Üniversite öğrencisi gençlerimiz, sokakta kalmasın diye barınma desteği veriyorlar.
“DAMAT BAKAN DÖNEMİNDE HAYATA GEÇİRİLEN KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI, MİLYONLARCA ÖĞRENCİMİZİN OKULA GİTMEK İÇİN KARANLIKTA YOLA ÇIKMASINA NEDEN OLUYOR”
Öğrencilerimizin yaşadığı sorunları burada aktarmışken özellikle batıda yaşayan bütün öğrencilerin kış aylarında yaşayacağı karanlık çilesine de kısaca değinmek isterim. Damat bakan döneminde hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması, milyonlarca öğrencimizin okula gitmek için karanlıkta yola çıkmasına neden oluyor. Ekonomide rasyonel politikalara dönüldüğünü her fırsatta söyleyen iktidara buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyoruz: Gelin bu irrasyonel uygulamadan artık vazgeçin. Bu kış milyonlarca öğrencimizi karanlık çilesiyle bir kere daha karşı karşıya bırakmayalım. Öğrencilerimiz, gün yüzü görmeden okula gitmesin. Çalışanlar, güneş yüzü görmeden mesai yapmasın.
“CHP OLARAK 2019 YEREL SEÇİMLERİNDE ELDE ETTİĞİMİZ BAŞARIYI ARTIRACAĞIZ”
31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek yerel seçimlere bugün itibarıyla 174 gün kaldı. Partimizde
bir yandan kongreler ve kurultay süreci devam ederken diğer yandan yerel seçimlere yönelik hazırlıklarımız da sürdürülüyor. İlkini 30 Eylül’de Güneydoğu illerimizi kapsayacak şekilde Şanlıurfa’da gerçekleştirdiğimiz ‘Yerel Yönetimler Bölge Toplantılarımıza’ devam ediyoruz. Bu hafta sonu da Marmara Bölge toplantımızda, parti örgütümüz ve belediye başkanlarımızla bir araya gelerek yerel seçim stratejilerimizi ele alacağız. Diğer yandan Türkiye genelindeki bütün belediyelerimizin de röntgenini çekiyoruz. Yapılan başarılı hizmetleri, bir iyi uygulama örneği olarak ortaya koyuyoruz, çözümler üretiyoruz. CHP’li Başkanların yönettiği belediyelere, belediyelerimizin hizmetlerine, vatandaşlarımızın teveccühünün çok yüksek olduğunu görüyoruz. Son seçimlerde kazanamadığımız ama kazanma potansiyelimiz olan bütün büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyelerine yönelik özel stratejileri hazırlıyoruz. CHP olarak 2019 yerel seçimlerinde elde ettiğimiz başarıyı artıracağız.”
“İSTANBUL İL BAŞKANIMIZ BUGÜN, GENEL BAŞKANIMIZI ARADI”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Akın, A“İstanbul İl Başkanlığı’na Özgür Çelik seçildi. Genel merkezde bu nasıl yankılandı. Ve Kılıçdaroğlu, Özgür Çelik’i tebrik etmek için aradı mı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Diğer illerimizde olduğu gibi İstanbul’da da bir demokrasi şöleni yaşandı ve CHP’yi diğer partilerden ayıran temel nokta da budur. Yarışan iki aday da partimizin kültürünü özümsemiş kişilerdir. Seçilen İl Başkanımız Özgür Çelik ve yönetimine de başarılar diliyoruz. Bundan sonra omuz omuza, yerel seçimler için birlikte çalışarak büyük bir zafer kazanacağız. İstanbul İl Başkanımız bugün, Sayın Genel Başkanımızı aradı ve mazbatayı aldıktan sonra Genel Merkezimize gelerek Genel Başkanımızı ziyaret edeceğini söyledi.”