Mansur Yavaş engelli vatandaşlarla buluştu Mansur Yavaş engelli vatandaşlarla buluştu

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Dubai’de düzenlenen 2023 İklim Değişikliği Konferansı’na (COP28) katıldı. Expo City’de düzenlenen COP28’in “Yeşil Şehirler: Sürdürülebilir Kentleşme için Finansın Artırılması” konulu panele, İmamoğlu ile birlikte Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski, Fas Guelmim Ouned Noun Bölgesi Başkanı Mbarka Bouaida, Küresel Altyapı Tesisi (GIF) Başkanı Astrid Manroth ve Meridiam CEO'su Thierry Deau katıldı. 

2 AYRI PANELE KATILIP, SORULARI YANITLADI

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Sürdürülebilir Altyapı Yönetici Direktörü Nandita Parshad’ın yönettiği panelde İmamoğlu’na, “İstanbul, diğer şehirlerle benzer, ancak ölçeklerine bağlı olarak daha kompleks, kentsel ve iklimsel sorunlarla yüzleşen küresel bir mega şehirdir. İstanbul, İklim Değişikliği Eylem Planı devam etmekte iken bununla el ele gidecek olan bir Yeşil Şehir Eylem Planı geliştirmektedir. Bu, İstanbul’un yeşil ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmekteki kararlılığına dayanmaktadır. Bu stratejik planların İstanbul’a hem iklim hedefleriyle örtüşen hem de şehir sakinlerinin hayat kalitesini iyileştirecek yatırımlar için finansmana öncelik verme ve erişim sağlamada nasıl yardımcı olacağı konusunda görüşlerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz” sorusu yöneltildi. İmamoğlu, bu soruya şu yanıtı verdi: 

“VİZYONUMUZ, İSTANBUL’U RAY ODAKLI BİR ALTYAPIYA KAYDIRMAKTIR”

“Sürdürülebilirlik konusunda ivedi ihtiyacı gören İstanbul, dikkatle iki stratejik plan geliştirmiştir: Yeşil Şehir Eylem Planı ve İklim Değişikliği Eylem Planı. Bu girişimler, çevresel anlamda daha bilinçli bir kent peyzajına yol açmayı hedeflemektedir. Planlar, İstanbul’un iklim hedefleri için finansmana erişimini kolaylaştırmada kritik bir rol oynamaktadır. Ayrıca, potansiyel yatırımcılar ve finans kuruluşları için ikna edici belgelerdir. Eylem yol haritamızın İstanbul’un sürdürülebilirlik çalışmalarına nasıl fayda sağladığını sizlere göstermek isterim. Bu, metro sistemimizdeki yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz genişlemede açıkça görünmektedir. Öncelikle size biraz bağlamdan bahsetmek isterim. İstanbul, büyük oranda tekerlekli ulaşıma dayanmaktadır. 2019 yılında, çoğunlukla günde 11,7 milyon yolcu taşıyan otobüsler ile birincil toplu taşıma yöntemi otoyollardı. Bu sayı, tüm toplu taşıma yolcularının yüzde 77,1’ini oluşturmaktadır. İstanbul kamu otobüslerinin operatörü İETT, günde 4 milyon seyahati yönetmektedir. Bu sayının diğer Avrupa şehirlerinde benzeri yoktur. İstanbul’u 2050 yılına kadar karbon nötr ve iklim dirençli bir şehre dönüştürme hedefimiz için, sürdürülebilir kentsel hareketliliği başarmamız gerekmektedir. Bu nedenle, vizyonumuz İstanbul’u ray odaklı bir altyapıya kaydırmaktır. İstanbul, kentsel ray ağında, 5 yıldan kısa bir süre içerisinde, yılda ortalama 13 kilometre, toplam 65 kilometrelik muazzam bir genişleme gözlemledi. Bu önemli ilerleme, tamamıyla belediye finansmanının ve insan kaynaklarının odaklı kullanımı sayesinde mümkün olmuştur.”

“YEŞİL TAHVİL İHRACINDA REKOR KIRDIK”

“Şehirlerin iklim hedeflerini başarmaları için bir finans aracı ‘yeşil tahvildir’. Kasım ayında, 5 yıl vadeli, toplam 715 milyon ABD Doları tutarındaki Türkiye’nin ilk belediye yeşil tahvilini Londra Borsası’nda ihraç etmiştir. Bu sayede Türkiye’nin ‘2023 Yeşil Tahvil’ hedefinin yarısını, bağımsız şekilde başarmış bulunduk. Bu, rekor kıran bir milattır. Ayrıca ülkeye yabancı döviz girişini artırmaktadır. 200’den fazla küresel yatırım kurumunun ilgisini çeken yeşil girişimlerimiz, uluslararası tanınırlık kazanmaktadır. Bu başarılı girişim, daha yeşil ve çevresel anlamda sürdürülebilir İstanbul vizyonumuzun doğrudan sonucudur. Finansman açısından bakacak olursak, daha çok azaltmaya odaklanan projeler, özellikle merkezinde elektrik girişimleri bulunan projeler, daha kolay finansman bulmaktadır. Fakat İstanbul gibi mega şehirler için adaptasyon projelerine öncelik vermek, gün geçtikçe daha çok önem kazanmaktadır. Bu girişimler; sele, susuzluğa ve iklim değişikliğinin gündelik etkilerine karşı altyapının güçlendirilmesini kapsamaktadır. Parklara yapılan yatırımlar, vatandaşlarımızı korumayı hedeflemektedir, ancak mevcut altyapının güçlendirilmesi için finansal desteğe acil bir ihtiyaç vardır.”

“İSTANBUL, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KIYISAL ETKİLERİNE KARŞI EN SAVUNMASIZ ŞEHİR”

“Bazı şehir ve ülkelerin, diğerlerine nazaran, iklime karşı daha savunmasız olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekmektedir. İstanbul, Avrupa’daki şehirler arasında iklim değişikliğinin kıyısal etkilerine karşı en savunmasız şehir olarak tespit edilmiştir. 2023 yılı boyunca, şiddetli kuraklıklara sebep olan tarihi yüksek sıcaklıklar gözlemlenmiştir ve eş zamanlı olarak sellerle mücadele etmiştir. İklim değişikliğine bağlı ekstrem hava koşulları, çoktan İstanbul’un kapısına gelmiştir. İstanbul, iklim değişikliği etkisini azaltmak için önlemler alsa da iklim adaletini sağlamak için daha geniş ölçekli kolektif bir çabanın gerekli olduğunu fark etmemiz gerekmektedir.”

“DOĞA DOSTU BİR ŞEHİR VİZYONUNUZ NEDİR” SORUSUNU YANITLADI

İmamoğlu’nun COP28’de katıldığı bir diğer panelin konusu ise, “Şehirlerde Nesil Yenilenmesi İçin Tohumun Ekilmesi” oldu. BM Çevre Programı İklim İçin Doğa Bölümü Başkanı Mirey Atallah’ın yönettiği panelin diğer konuşmacıları; Bonn Belediye Başkanı Katja Dörner, ABD Seattle Parklar ve Yeşil Alanlar Yöneticisi Anthony-Paul Diaz ve Almanya Federal Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Bakanlığı adına Eyalet Bakanı Jochen Flasbarth oldu. İmamoğlu, panelde kendisine yöneltilen, “İstanbul’un kent doğasını yenilemek için gerçekleştirdiği çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Dünyanın farklı noktalarındaki diğer şehirlere örnek olacak doğa dostu bir şehir vizyonunuz nedir” sorusunu da şu şekilde yanıtladı: 

“İSTANBUL’U DAHA YEŞİL BİR ŞEHRE DÖNÜŞTÜRMEYİ HEDEFLİYORUZ”

“İstanbul, Avrupa’daki kıyı şehirleri arasında, iklim değişikliğine karşı en çok risk altında bulunan şehirdir. Bu nedenle, İstanbul için özel olarak tasarlanmış çeşitli eylem planını ivedilikle hayata geçirmemiz gerekmekteydi. İstanbul’u daha yeşil bir şehre dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu, temel değerlerimizin üç ana tarafından biridir. 2019’dan bu yana, ‘Yeşil İstanbul’ vizyonunda kararlılığımızı, çok sayıda yeni kent ormanı ve geniş kent parkı açarak göstermekteyiz. İBB, 15 Yaşam Vadisi inşası dahil olmak üzere, 10 milyon metrekareyi aşan bir alanı kaplayan projelere başlamıştır. Ayrıca, 4 milyon metrekareden fazla yeşil alanı yakın zamanda geliştirdik ve kamu kullanımına açtık. 2019 yılında, kentsel yeşil alanlardaki biyolojik çeşitliliği korumak ve arttırmak adına, ‘Yaban İstanbul’ projesi geliştirildi. Yaban hayatını kapsayıcı bu tasarım ve koruma yaklaşımı, vahşi türlerin barındırılması ve korunması gibi ekosistem hizmetleri sağlamayı amaçlamaktadır.”

“DOĞAYI KORUMAK, TOPLULUKLAR ARASINDA İŞ BİRLİĞİNİ GEREKTİREN ORTAK BİR ÇALIŞMADIR”

“Doğayı korumak, topluluklar arasında iş birliğini gerektiren ortak bir çalışmadır. ‘Koru İstanbul’u bu nedenle bir eylem çağrısı olarak başlattık. İsim, Türkçe bir kelime oyunudur.

Zira ‘koru’ kelimesi hem korumak hem de fidanlık anlamı taşımaktadır. Akademisyenler, köylüler, meslek odaları ve STK’lar dahil, 525 paydaşı, İstanbul’un yeşil alanlarının ihtiyaçlarını anlamak üzere bir araya getirdik. Ayrıca, kent konseyleri aracılığıyla, şehrimizde doğayı korumak konusunda, İstanbullulardan doğrudan geri dönüş aldık. İstanbul’da, çok sayıda mikro iklimin mevcut olduğu, zengin bir biyolojik çeşitlilik vardır. 2020 ulusal biyolojik çeşitlilik envanteri, şehir ve çevresindeki içbölgede 2500’den fazla flora ve eğrelti türü olduğunu göstermiştir. 7 önemli bitki alanında, 270 nadir ve endemik tür, İstanbul’da barınmaktadır. Doğa, bizlere birbirimize bağlılığımızı hatırlatmada önemli bir rol oynamaktadır. Restorasyon stratejimizin temelinde, ‘dayanışma belediyesi’ felsefemizle örtüşen kolektif bir efor yatmaktadır. Bu ilke, yönetişimde yol göstericimizdir. İstanbul’da, toplum önderliğindeki girişimleri ve kamu katılımını vurgulamak, önceki belediye yönetimlerinin yaklaşımından büyük bir farklılaşma göstermektedir. Bu, iklim değişikliğine adaptasyon sorununa karşı demokratik cevabın önemini kabul eden bir yaklaşımdır. İklim değişikliğini siyasetin dışına çıkarmamız elzemdir. Hepimizin bu sorunla birlikte yüzleştiğimizi hatırlamamız gerekmektedir.”

“Conference of the Parties”, yani “Taraflar Konferansı” anlamına gelen COP Zirvesi, BM tarafından her yıl düzenlenen uluslararası bir iklim konferansıdır. Konferansa, 1994’te yürürlüğe giren ve uluslararası bir anlaşma olan, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (UNFCCC) imzalayan tüm ülkeler katılmaktadır.