Bu yazımızda, Avrupa’da yaşayan Türk engelli bireylerin ailelerinin en büyük korkularından ve endişelerinden bahsedeceğiz. Toplumumuzun geleceği olan engelli çocuklarımızın yarınları, anne babaları için derin bir kaygı kaynağı haline gelmiş durumda.
60 yılı aşkın süredir Avrupa’da yaşayan biz gurbetçilerin üçüncü kuşağına ulaştık. Ancak bu süre içinde, engelli bireylerin bakımına yönelik çözümler konusunda ciddi eksiklikler devam ediyor. Günümüzde bazı girişimler, Türk şirketleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’daki konsoloslukları aracılığıyla hayata geçirilmiş olsa da, bunlar henüz yeterli değil. Özellikle bakım evleri ve yaşlı bakım merkezlerinin yetersizliği, Avrupa’da yaşayan Türk aileler için büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Şu anda Avrupa’da birçok engelli birey için uygun bakım evleri bulunmamaktadır. Mevcut olanlar ise, çok kültürlü (multi-kulti) bir yapıya sahip olup, farklı inanç ve kültürlerden bireyleri bir arada barındırıyor. Bu durum, özellikle zihinsel engelli bireylerin ebeveynleri için büyük bir korku kaynağı haline geliyor. Müslüman bir anne-babanın, özellikle kız çocuğunu Alman, Fransız veya Hollandalı bir bakım evine vermesi, kültürel farklılıklar nedeniyle ciddi kaygılara yol açıyor. Çünkü buralardaki yaşam düzeni, bizim kültürel ve dini değerlerimizden çok farklı.
Bugün sağlıklı olan anne babaların en büyük endişesi, “Bizden sonra çocuğumuz ne olacak?” sorusudur. Geçmişte birçok kez bu konuda seminerler, toplantılar düzenledik, ancak hâlâ bu endişeyi giderecek somut bir çözüm oluşturulmuş değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin konsoloslukları üzerinden Sosyal Politikalar Bakanlığı ile bazı çalışmalar yürütülse de, Türkiye’nin farklı ülkelerdeki sistemlere doğrudan müdahale etme imkânı olmadığından, bu çözümler sınırlı kalıyor.
Bugün 70 yaşını geçmiş, zihinsel engelli çocuğuna ömrünü adamış bir anne veya baba için en büyük kâbus, vefat ettikten sonra çocuğunun ne olacağıdır. Hayatını çocuğuna adayarak ona sevgi, şefkat ve güven ortamı sağlayan ebeveynlerin yokluğunda, bu çocuklar sistemin soğuk yüzüyle karşı karşıya kalıyor. Mevcut bakım evleri, sadece temel fiziksel ihtiyaçları karşılayan sistematik yapılar olup, sevgi ve ilginin eksik olduğu yerlerdir. Bu da, engelli bireylerin ruhsal ve psikolojik olarak ciddi sorunlar yaşamasına yol açmaktadır.
Bunun sonucunda, entegrasyon sağlayamayan bu bireyler genellikle sakinleştirici ilaçlarla, hatta bazen ağır psikiyatrik tedavilerle susturulmaktadır. Bu durum, ne yazık ki kaçınılmaz bir gerçektir. Ailelerin korkularını giderebilmek için, Avrupa’daki devletlerin mevcut sistemleri revize etmesini beklemek çok gerçekçi değildir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa’daki Türk engelli bireyleri için TÜRKİYE de bir çözüm üretme noktasında devreye girebilir.
Önerimiz: Türkiye, Avrupa’da yaşayan Türk engelli bireyler için büyük bir rehabilitasyon merkezi kurarak, bu bireyleri kendi kültürleri içinde yaşatabilecek bir sistem geliştirmelidir. Avrupa’daki sigorta sistemlerinin bakım paraları ve destek fonları, bu projeyi finanse etmek için büyük bir kaynak sağlayabilir. Türkiye, bu finansal destekleri değerlendirerek, Avrupa’daki Türk engelli bireylerin geleceğini güvence altına alacak bir model oluşturabilir.
Bu konuya dair daha detaylı önerileri ve Avrupa’daki sigorta sistemlerinin bu noktada nasıl bir rol oynayabileceğini önümüzdeki yazılarda ele alacağız.
Hamburg’dan sevgi ve saygılarımla,
Cemil Çelik
Avrupa Türk Engelliler Birliği Kurucusu ve Genel Başkanı
Hayırlı pazarlar sağlıklı huzurlu bir Ramazanımız olsun