Vatanımızın birliği ve milletimizin bütünlüğü yolunda faydalı hizmetler yapmış olup, Ekim ayı içerisinde hayatını kaybedenlere, hayatını kaybedişinin yıldönümü olan ebediyete intikal etmiş bütün geçmişlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Gerek ferdi gerek takım sporlarının her alanında üstün başarı göstererek milletimizi gururlandıran bütün sporcularımıza şükranlarımı sunuyor, başarılarının devamını diliyorum. Vatan ve millet yolunda faydalı hizmetler yapmış ve Ekim ayında hayatını kaybeden veya hayatının hizmet eden ebediyete intikal etmiş bütün geçmişlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gerek ferdi gerek takım sporlarının her alanında üstün başarı göstererek milletimizi gururlandıran bütün sporcularımıza şükranlarımı sunuyor, başarılarının devamını diliyorum.
Geride bıraktığımız Ekim ayının en önemligün,hiç şüphesiz kikul olmaktan eşit vatandaş olmaya terfi edişimizin 100. yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin ilandır. Ekim ayında İsrail’in Gazze’deki saldırı ve soy kırım boyutuna ulaşan katliamına dünyanın seyirci kalması ve hatta destek olmasıdır. Filistin zulmüne değin Hamas kimin değirmenine su taşıdı? Her türlü engellemelere rağmen, millet yolunda mücadele etmekten en küçük bir tereddüt göstermeyen Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in “Medeniyet yolunun taşlarını sadece cesurlar döşer!” diyerek çıktığı yolda, bizler de bir an bile tereddüt etmeden onun liderliğinde yolumuza devam ediyoruz. Bir kez daha Türkiye’yi aydınlatacak güneşin doğumunun yıl dönümünü kutluyorum. İYİ’LİK GÜNEŞİNİN Türkiye’yi aydınlatmasını temenni ediyorum. Öncelikle Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bu günlerde, devlet ve vatandaşın konuya nasıl yaklaştığı, neleri ne kadar önemsediği ne bir bakalım. Herke kendi penceresinden bakıyor ve kendi baktığı açıdan bir şeyler söylüyor.
29 Ekim en büyük bayramdır!
Cumhuriyetin 100’ncü yılında ne yaptık, hangi kalıcı eserler bıraktık? Muasır medeniyetler sıralamasında neredeyiz? 2023 hedeflerinin neresindeyiz? Eğitimde, kültürde, sanatta neredeyiz? Sağlıkta, sağlıklı beslenmede, barınada, sanayide nerelerdeyiz? Bunları konuşan var mı? Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu günlerde sadece kutlanmasının şekli üzerinde mi durulmalıydı? Hangi kalıcı eseri ya da eserleri bıraktık? Gelecek nesiller bizi nasıl anacak? Cumhuriyetimizin 100. doğum gününü kutladık! “Cumhuriyet fazilettir, adalettir, hukuktur, eşitliktir, erdemdir, onurdur, gururdur Cumhuriyet. Cumhuriyet Fırsat eşitliğidir. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Üretimde, eğitimde, adalette, sağlıkta, sanayide, sanatta ve kültürde kalkınmanın yolunu açmak, büyük başarılara imza atmaktır. Biz birlikte yazdığımız o büyük hikayenin100.yılını kutladık! Millet olarak uyanıp istikbalimize sahip çıktık. Ve şartlar ne kadar zor olursa olsun, hür sesimiz, daima mavi göklerde yankılanacak olduğunu bir kez daha dosta, düşmana gösterdik. Hep birlikte bir kez daha haykırdık “Cumhuriyetimiz, ilelebet payidar kalacak.” Peki, biz 100 yılımızda nasıl kalıcı eserler bıraktık, ne ile anılacağız, ne ile hatırlanacağız? 100 yılda Eğitimde fırsat eşitliğinde neredeyiz? Kadın haklarında neredeyiz? Sağlıkta neredeyiz? Cumhuriyetin 50. Yılını kutladığımız 1973’te dünyada tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri iken bu gün neredeyiz? Öte yandan Filistin’e destek mitingi için 28 Ekim Cumartesinden başka gün mü yoktu? Bu da oldukça manidar. Bir başka yanlış da 100. Yılda ‘Süper Kupa’nın Arabistan’da oynanacak olması. Bunlar kabul edilebilir mi?
Biz olabilmek; ben, sen, o değil, bir olmak, birlikte olmak, bütün olmaktır. Biz olabilmenin ön şartı ‘ben’ olabilmektir. Burada iki tür ‘ben’ ortaya çıkmaktadır. Birincisi şahsi benlik, diğeri milli benlik. Sağlam kişilik kişinin kendi özelliklerini bilmesi, kendini tanıması, kendinin farkında olması bir şahsi benliktir. Milli değerleri tanıması ise milli benlik milli değerlere bağlılığı da onun milli benliğe ne kadar biz olma yolunda çaba harcayacağını bir göstergesi gibi geliyor bana Bir dakika Ferdi benlik milli benlik Tabii sağlam kişilik Tabii kişinin kendi yani işte kişinin kendi Sağlam kişilik kişinin kendi özelliklerini bilmesi, kendini tanıması, kendinin farkında olması bir şahsi benlik Milli değerlerimizin özellikleri ne kadar yaşıyoruz? Milli değerlerimize ne kadar bağlıyız? Milli refleksimiz ne kadar etkili? Milli değerlerimizin özellikleri ne kadar yaşıyoruz milli değerlerimize ne kadar bağlıyız milli refleksimiz Ne kadar etkili Bunları yaşamadan bunları tamamen sindirmeden, ortak değerler üzerinde ortaklık kurmadan, biz olmamız mümkün değil. Biz olabilmek için önce ferdi Benliğimizi, sonra milli benliğimizi kavrayarak, bu milli benlik etrafında ‘bizi’ oluştururuz. Milli benliğimize bağlı yaşadığımız oranda milli kimliğimiz ortaya çıkar. Dolayısıyla milli kimliğimizden bahsedebiliyorsak ‘biz’ olabiliyoruz demektir. Biz olabilmek için önce ben olmalıyım. Sonra benim değerlerim. Benim değerlerimin ‘biz’ içerisinde yansıtılmadığı durumda yani milli kimlik içerisinde her ferdin kimliğinin yansıtılması, eleştirilmemesi, hor görülmemesi, dışlanmaması milli kimliğin oluşmasındaki en büyük etkendir. Yani biz olurken öbür tarafın da ben olmasını korumalıyız. Yani bu durumda ‘ben’ milli kimliğe zenginlik atacak bir yapı olur.
Milli birlik potasını oluşturan her ‘Ben’ değerler manzumesindeki bir cevherdir. Bu cevherleri ne kadar korursak ve birlikte hareket etmelerinde ne kadar sağlarsak, o kadar güçlü bir biz olabiliriz. Ben, sen, o birbirini ötelemeden, birbirini fark edip tanıyarak “ Ben seni gördüm, sen de beni gördün. Ben senin, sen de benim farkımdasın. Ben seninle birlikte bir şeyler yapabilirim. Sen de benimle birlikte olabilirsin! Dediğimiz an bizi oluşturabiliriz. Her birimiz kendi yolumuzda yürümek yerine uzlaştığımız ortak yolda yürümeye başladığımız anda da bir güçlü takım oluşturabiliriz. Var say ki bir yolda yürüyoruz! Kimimiz yolun ortasında, kimimiz kaldırımlarda yürüyoruz. Yolun ortasına hepimiz sığamayabiliriz! olun her tarafını doldurmak zorundayız. Hepimiz yolun ortasına yürümeye kalktığımız zaman kaldırımda kimler yürüyecek? Milli kimliği oluşturan yolda birlikte yürürken kimin nerede yürüdüğünün bir önemi yok. Önemli olan aynı yolda, aynı hedefe yürüyor olmamız. İşte bunu yaptığımız zaman bunu yaptığımız oranda biz oluruz. Her zamanki gibi gündem, baş döndürücü hızla değişmeye devam ediyor. Bu baş döndürücü hızla üretilen yapay gündem, Türkiye’nin acil çözüm bekleyen konularını sürekli gölgeliyor. Sorunlar kartopu gibi gün be gün büyümeye devam ediyor. İçinde çıkılması her geçen gün daha da imkansız hale geliyor. Gün geçmiyor ki dar gelirlilerin hayatını idame etmeleri biraz daha zorlaşmasın. Gün geçmiyor ki yoksulun çaresizliği biraz daha artmasın. Gün geçmiyor ki problemleri çözmekle yükümlü olanlar kayıkçı kavgasından vaz geçmesinler. Birlik beraberlik nidalarıyla çıktıkları kürsülerde gün geçmiyor ki kendileri gibi düşünmeyenlere her türlü hakareti etmesinler.
Geçim sıkıntısı, Türk-iş Ekim ayı açlık sınırını 13.648 TL olarak açıkladı. Yoksulluk sınırı 44.573 TL Barınma krizi Araştırmada, “Yoksulluk içinde büyüyen çocuklar, sağlıklı bir yaşam için gereken asgari fiziki şartları sağlayamayan barınma koşulları altında hayatlarını sürdürmek zorunda kaldıkları ve gerekli beslenme şartlarına sahip olamadıkları için yoksul olmayan çocuklara göre daha fazla sağlık sorunu yaşamaktadır. Çocukların sağlıklı beslenmesinden, eğitim hakkına barınmadan temiz bir çevrede yaşamaları çocuk hakları sözleşmesinde de yar almaktadır” deniyor. İktidar 20 yılın sonunda sanki yoksulluk vaatleriyle iş başına gelen kendisi değilmiş gibi, muhalefetmiş gibi seçimden sonrası için vaatlerle meşgul. Yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları bitirme vaatleriyle gelenler bu gün geldiğimiz noktada 3 Y’yi daha derinleştirmiş, daha da içinde çıkılmaz hale getirmiş,yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları yöneterek varlığını sürdürme çabası içerisine girmiştir.Bu gidişat da ülkemiz için iç açıcı değildir.” dedi.