Popüler Santorini adasında yapılan denetimlerde, olası depremler sırasında risk oluşturabilecek çok sayıda kaçak bina tespit edildi.

Yunanistan Çevre ve Enerji Bakanlığı, Ekim ve Kasım 2024’te yapılan denetimlerin ardından bu hafta bulguları kamuoyuyla paylaştı.

Yetkililer, adadaki otel ve turistik tesislerin çoğunun, 1955 öncesi yapılar olarak kaydedilerek sıkı düzenlemelerden kaçmaya çalışıldığını ortaya koydu.

Santorini'nin ünlü kalderası (volkanik yer şekli) eski bir volkanın kenarında yer alıyor ve binalarının korunması için sıkı kurallara tabi. Ancak bu bölgede bile yasadışı yapılaşmalar tespit edildi.

Raporda, kalderanın koruma bölgesinde yer alan ve izin verilen boyutları aşan bir turistik konaklama tesisi bulundu. Bu yapı için 191.000 euro ceza kesildi.

Ayrıca, bazı binalarda yasadışı olarak eklenen jakuziler ve yüzme havuzları tespit edildi. Kalderaya yakın bölgelerdeki kaçak yapılar nedeniyle toplamda 900.000 eurodan fazla ceza kesildi.

Yeni düzenlemeler, Santorini'nin koruma yasalarını ihlal eden yasadışı yapıların kaldırılmasına ve sahiplerine, yıkım için 30 gün süre verilmesine olanak tanıyor.

Adaların korunmasını güçlendirmek için bakanlık, yapıların tespitini iyileştirmek adına uydu görüntüleri ve yapay zekaya 130 milyon euro yatırım yapacak. Sistemin 2026 yazına kadar devreye girmesi planlanıyor.

Yunan sismolog Akis Tselentis, Santorini'deki 'kentsel inşaat suçlarını' sosyal medya aracılığıyla gündeme getirdi. Tselentis, adanın topografyasının müteahhitlerin yasadışı yapıları gizlemelerini kolaylaştırdığını belirtti.

Tselentis, "Adadaki yasadışı yapılar, yetkililerin gözünden kaçıyor. Kâr hırsı, insanlara iki aktif volkan ve sismik bir fay hattının üzerinde yaşadıklarını unutturuyor," dedi.

Bu binalar neden yasadışı?

Santorini, ilk olarak 1956’daki yıkıcı deprem sonrasında adadaki gelişimi sınırlandırmaya çalıştı. Altyapısının büyük kısmı tahrip olduktan sonra, yeniden inşa çabaları, eşsiz mimari mirasını korumaya yönelik katı düzenlemelerle yönlendirildi.

Ancak 1980'lerde turizmin patlamasıyla birlikte, ziyaretçi akınını karşılamak amacıyla kalkınma hız kazandı. Yerel yetkililer, yeni yapıların ölçeğini ve tarzını kontrol etmek, nerede inşa edildiklerini sınırlamak için inşaat yönetmeliklerini sıkılaştırdı.

Zamanla, Santorini'nin kapasitesinin çok üzerinde bir yoğunluk oluştu. 25.000 nüfuslu adaya 2023 yılında 3,4 milyon turist geldi. Bazı günlerde, 17.000 yolcu gemisi yolcusunun adaya gelmesi, hükümeti bu yılki turist akışını sınırlamak ve ücretler uygulamak zorunda bıraktı.

Ziyaretçi sayısındaki artış, inşaat faaliyetlerinde de benzer bir yükselişe yol açtı. 2023 yılında, adada 470 inşaat ruhsatı ve 300 tadilat ruhsatı daha verilmesi, yerel halk ve çevreciler arasında endişe yarattı.

Santorini Belediye Başkanı Nikos Zorzos, Guardian'a verdiği demeçte, "Burası sadece 25.000 kişiye ev sahipliği yapan bir yer, daha fazla otele veya kiralık odaya ihtiyacımız yok," dedi.

"Böyle bir manzarayı yok ederseniz, insanların buraya gelme nedenini de ortadan kaldırırsınız."

Çevre Bakanlığı, düzensiz gelişimi engellemek amacıyla, Santorini’nin kaldera bölgesindeki ve yakınındaki Therasia adasındaki tüm inşaat ruhsatlarını Ağustos 2024'te askıya aldığını duyurdu. Bu askıya alma, yeni binalar, eklemeler, yüzme havuzları ve jakuzilerin inşasını kapsıyor.

Yerel planlama yetkililerine, son beş yıl içinde verilen tüm inşaat izinlerini gözden geçirme ve adalarda izinsiz yapılaşma olup olmadığını denetleme görevleri verildi.

Bakanlık Belgeli ve Bakanlığa Başvurusu Olan Tesisler Bakanlık Belgeli ve Bakanlığa Başvurusu Olan Tesisler

Kaçak yapılaşma depreme eğilimli Santorini için neden endişe kaynağı?

Santorini, oldukça aktif bir tektonik bölge olan Helenik Volkanik Yay’ın bir parçası. Adanın kendisi, M.Ö. 1600 civarında meydana gelen ve tarihsel kayıtlara göre en büyük volkanik patlamalardan biri olan devasa bir patlamanın kalıntısı.

Yapılaşma doğrudan depremlere yol açmasa da, kontrolsüz ve kaçak yapılar, tektonik aktivite durumunda yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Kalderadaki binaların çoğu, uçurum kenarına tutunarak inşa edildi. Uçurum kenarına kazılmış mağaralarda yapılan troglodit evler, üzerlerindeki binaların altını oymakta, havuz ve jakuzilerin eklenmesi ise zeminin dengesini bozma riski taşımakta.

Kalderadaki binalar uçurumlara tutunuyor, ancak ağırlıkları altındaki zemini dengesizleştiriyor.
Kalderadaki binalar uçurumlara tutunuyor, ancak ağırlıkları altındaki zemini dengesizleştiriyor.Pedro Szekely / Flickr

Sismologlar, aşırı yapılaşmanın bir deprem sırasında yıkıcı toprak kaymaları ve yapısal çöküş riskini artırabileceği konusunda uyarıyor. Yeni ve düzensiz binalar, sismik olaylara dayanacak şekilde yeterince tasarlanmış olmayabilir.

Atina Üniversitesi'nde jeoloji profesörü olan Dimitris Papanikolaou, "Adayı geliştirmek istediler, ancak çevre ve güvenlik konularına yeterince dikkat etmediler," diyor.

Kalderanın kayalıklarını oluşturan yumuşak, volkanik topraklara dikkat çekerek, "Bu bölgede hiçbir şey inşa edilmemeliydi," diye ekliyor.

Son depremlerden önce bile, Santorini'nin yapılarına ilişkin endişeler gündeme gelmişti. 2021'de Yunanistan Çevre ve Kültürel Miras Derneği tarafından hazırlanan bir raporda, kalderadaki binaların güvenliğinin acilen değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştı. Raporda, birçok binanın ruhsatsız olduğu ve bunların dörtte birinin turizm işletmesi olduğu belirtilmişti.

Bazı kişiler, uygun olmayan alanlarda inşa edilen izinli yapılarla ilgili bile endişelerini dile getirmişti.

Tselentis, "Fira, Oia ve Alachua'da inşaat izinleri verildi ve denize doğru yamaçlarda, geleneksel yerleşimlerin altında, yanlış temellerle ağır yapılar (yüzme havuzlu oteller dahil) inşa edildi," dedi.

"Nispeten küçük bir depremde bunlar yıkılmayacak, ancak denize doğru kayacaklardır."

Tselentis, "Politikacılardan bilime öncelik vermelerini ve sismolojik değerlendirmeler yapmalarını rica ediyorum," diye devam ediyor.

"Eğer katkıda bulunmak istiyorlarsa, otel çıkarlarına kulaklarını tıkayarak ve bilim insanlarının işlerini yapmalarına izin vererek kentsel yasadışılıkları engellemelerine olanak tanısınlar."

Ocak ayında meydana gelen depremlerin ardından binlerce yerli adağı terk etti.
Ocak ayında meydana gelen depremlerin ardından binlerce yerli adağı terk etti.AP

Atina Ulusal ve Kapodistrian Üniversitesi'ne göre, Santorini ve Amorgos arasındaki bölgedeki sismik aktivite 15 Şubat'tan bu yana azalıyor. Sarsıntılar artık daha seyrek ve daha az şiddetli, ancak bazılarının hala gerçekleştiği belirtiliyor.

Santorini depremlerinin başlangıcından bu yana, üniversitenin Sismoloji Laboratuvarı tarafından 23.500'den fazla olay kaydedildi ve bazıları 5.0 büyüklüğünü aştı. 20 Şubat'tan bu yana, 4.0 büyüklüğünün üzerinde hiçbir sarsıntı tespit edilmedi.

Santorini'yi ziyaret etmek güvenli mi?

Santorini, 1 Mart'a kadar olağanüstü hal durumunda kalacak ve acil servislerini herhangi bir olaya hızlı bir şekilde müdahale etmek için yüksek alarmda tutacak. Anafi ve Amorgos ise Mart ortasına kadar olağanüstü durumda kalacak. Tüm adalarda okullar kapalı kalmaya devam edecek.

Buna rağmen, ne Yunan hükümetinden ne de diğer Avrupa hükümetlerinden Kiklad adalarına seyahat edilmemesi yönünde resmi bir talimat gelmedi. AB, bir ziyaret planlanıyorsa dikkatli olunmasını tavsiye etmekte ve gezginleri Yunanistan'dan gelen son haberleri takip etmeye çağırmakta.

Özellikle ziyaretçilere eski ve terk edilmiş binalardan uzak durmaları ve büyük kapalı mekan toplantılarından kaçınmaları önerilmekte. Güçlü bir sarsıntı durumunda, tsunami riski altında olabilecekleri için Amoudi, Armeni, Korfos limanları ve Eski Fira Limanı'ndan uzak durmaları tavsiye ediliyor.

Santorini nüfusu, depremler başladığında binlerce kişinin tahliye edilmesinin ardından adaya geri dönüyor. İlk raporlar, turistlerin de gelmeye başladığını ve adanın en yoğun sezon için zamanında normale dönmeyi umduğunu gösteriyor.

Yine de, sismik hareketliliğin olduğu herhangi bir bölgeyi ziyaret ederken tetikte olmakta fayda var.

Tselentis, "Eğer ona saygı göstermezsek doğa intikam alabilir," diyerek sözlerini tamamlıyor.

"Turizmin gelişmesi güzel ama deprem bize gezegende sadece insanların söz sahibi olmadığını hatırlatıyor."

Euronews