Türkiye’de siyaset kurumu, halkın beklentilerini karşılamak ve ülkenin geleceğini şekillendirmek amacıyla var olması gereken bir mekanizmadır. Ancak ne yazık ki bugün gelinen noktada, siyasetçilerin büyük bir çoğunluğunun ülke menfaatlerini değil, şahsi ikballerini ön planda tuttuğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Her seçim döneminde farklı vaatlerle halkın karşısına çıkan politikacılar, seçildikten sonra bu vaatleri unutuyor ve kendi kariyerlerini, kişisel çevrelerini ve ekonomik kazanımlarını önceleyen bir düzen kuruyorlar. Vatandaşın derdi, geçim sıkıntısı, işsizlik, eğitim ve sağlık gibi temel meseleler siyasetçilerin gündeminde sadece seçim zamanlarında yer buluyor. Seçim bittikten sonra ise halkın sıkıntıları görmezden geliniyor, verilen sözler unutuluyor.
Bugün Türkiye’de herhangi bir partinin ülkeyi düşündüğüne inanmak giderek zorlaşıyor. Çünkü siyasi partiler, ideolojilerden bağımsız olarak, aslında kendi içlerindeki güç dengelerini ve lider kadrolarının geleceğini koruma derdinde. Kimi koltuk savaşı verirken, kimi yandaşlarına rant sağlama peşinde. Bu düzen içinde halkın menfaati, sadece bir söylemden ibaret kalıyor.
Ülkemizde siyasetin bu noktaya gelmesinin en büyük sebeplerinden biri de, hesap sorulamayan bir yönetim anlayışının hakim olmasıdır. Halk, siyasetçilerin hesap vermesini talep etmediği sürece, bu düzen devam edecektir. Oysa siyaset, kişisel menfaatlerin değil, toplumsal çıkarların gözetildiği bir mekanizma olmalıdır.
Gerçek anlamda ülke menfaatlerini düşünen bir yönetim anlayışı için, siyaset kurumunun köklü bir şekilde değişmesi gerekmektedir. Siyasetçilerin, millete hizmet etmeyi bir lütuf değil, bir zorunluluk olarak görmeleri sağlanmalıdır. Bu düzenin değişmesi için halkın bilinçlenmesi, sorgulaması ve siyaseti bir çıkar oyunu olarak görenleri iktidara taşımanın yerine, gerçekten millet için çalışan isimlere fırsat vermesi gerekmektedir.
Bugün gelinen noktada, siyasetin halktan kopuşu, toplumun siyasete duyduğu güveni de büyük ölçüde sarsmıştır. Ancak bu düzenin değişmesi mümkündür. Bunun yolu, toplum olarak siyaseti sorgulamaktan, siyasetçileri hesap verebilir kılmaktan ve kişisel menfaatleri değil, toplumsal çıkarları önceleyen bir anlayışı desteklemekten geçmektedir. Eğer siyaset yeniden millete hizmet etme aracı haline getirilmezse, mevcut düzen her dönem kendini tekrar edecek ve ülkemiz aynı kısır döngü içinde savrulmaya devam edecektir.